Küçükken kuzu güderdik,
İçlerinde oğlaklar da vardı.
Kuzular neyse de, oğlaklar çok huysuz olur, anamızı ağlatırlardı.
Biz büyüdük, olduk birşeyler,
Oğlaklar da büyüdü; keçi oldu,
Ama can çıkmayınca, huy çıkmazmış,
Keçi inadı işte, boşuna denmemiş...
Niye yazdık bunları,
Ne bileyim, yazdık işte..
İnsan da, deniz dalgası gibi, gel git’ler oluyor hayatında.
Bazen çekiliyor, bazen kabarıyor değil mi ?
Dün biraz keyfim yok dedim,
Sağ olsunlar, dost bildiklerim, birçok tavsiyeler de bulundular.
Ya öyle abartmaya gerek yok, acı patlıcanı kırağı çalmazmış zaten.
Bu sabah keyfim yerine gelsin diye, Türkü dinlemek için radyoyu açtım;
Huri Sapan, Gesi bağlarında dolanıyor...
O dolanırken, birde Temel ağaya göz attım, şu fıkra çıktı karşıma:
Temel ağlıyormuş,
Sormuşlar,
Tarağının dişi kırılmış, ona ağlarmış..
Yahu, tarak dişi için ağlanır mı demişler;
Tarağımın son, tek dişiydi demiş...ona ağlarım...
İşte kim neye değer veriyorsa, o kıymetli oluyor...
Bir tarak dişi,
Sevdiği bir kişi,
Bir kaya parçası,
Bir karış vatan toprağı,
Dökülen bir ağaç yaprağı,
Dalgalanan bayrak,
Namus, din iman,
Saymakla bitmez vesselam...
Eeeee ...
eee si mee si yok,
Beterin beteri var, haline şükret dostum diyor, Orhan abimiz..
Öyleyse değerlerimize sahip çıkalım..
İyi ki varsınız, kalın sağlıcakla..
Zeki Yalçın/Belçika