Bu yaz sezonunda Türkiye'ye giden gurbetçi sayısının geçen yıla göre arttığı belirtiliyor. Bu yıl şu ana kadar Türkiye'ye giden gurbetçilerin sayısı konusunda yapılan ilk açıklamalara göre yüzde 5'lik bir artış olduğu belirtiliyor. Özellikle Kapıkule Sınır Kapısındaki giriş rakamları bir önceki seneye göre artış gözlendiği belirtildi. Yıllık artış rakamı yıl sonuna doğru netleşmiş olacak.
Geri dönüş yolculukları başladı.
“Gurbetçilerin buruk dönüşü” denildiğinde genelde yaz tatili için memleketlerine gelen gurbetçilerin (özellikle Avrupa’da yaşayan Türklerin), tatil bitiminde geri dönüş yolculukları başladı.
Memlekette aile, akraba ve dostlarla geçirilen kısa sürenin ardından ayrılık zamanı geldiğinde yoğun bir hüzün yaşanıyor.
Türkiye’de geçirilen günler hasretin bir nebze dindiği, kültürel bağların tazelendiği zamanlardır.
Dönüşte ise tekrar uzun bir ayrılık başlıyor.
Gurbetçi ya da Avrupalı Türkler olarak nitelendirdiğimiz milyonlarca insanımızın çocukları da çoğu zaman bu ayrılığı farklı hissediyor. Bazıları Türkiye’de daha özgür ve mutlu olduklarını söyler, bazıları ise arkadaşlarını ve alıştıkları düzeni özledikleri için karışık duygular yaşıyor.
Gurbetçilerin yaz aylarında ülkeye gelişi, köy ve şehirlerde büyük bir hareketlilik yaratır. Dönüş zamanı ise kasabalar, köyler yeniden sakinleşiyor.
Bu gidiş-dönüş döngüsü artık yıllardır süregelen bir kültürel ritüel hâline geldi.
Gurbetçilerin dönüş çilesi
Dönüş yolunda Avrupa’ya giden sınır kapılarında uzun araç kuyrukları ve yoğunluk yaşanıyor.
“Gurbetçilerin buruk dönüşü” hem hasretin yeniden başlaması hem de tatilin sona ermesinin getirdiği hüzünlü ama alışılmış bir hikâyedir.
Yolculuk zamanı yaklaştığında evlerin içini sessiz bir telaş sarıyor. Bir yanda bavullar hazırlanıyor, diğer yanda vedaların ağırlığı çöküyor. Bu durumu defalarca yaşayan gurbet çocukları her sarılışın biraz daha uzun, her bakışın biraz daha derin olduğunu bilirler. Çocukların yüzünde anlam veremedikleri bir hüzün, büyüklerin gözlerinde ise alışkanlığa rağmen dinmeyen bir yanık vardır.
Gidişler hep göz yaşı ve hüzünle dolu
Gelişleri bayram gibidir gurbetçilerin; köyler, kasabalar şenlenir, sokaklar kalabalıklaşır. Kahvehanelerde yabancı diller karışır Türkçenin yanına, çocuk kahkahaları yankılanır mahalle aralarında. Ama gidişleri hep hüzünlüdür. Arkalarından dalgalanan mendiller, yolların kenarında gözyaşlarını saklayan eller kalıyor.
Onlar için gurbette yaşam, ekmek kavgasının adıdır. Ama memleket… memleket bambaşka.
Bütün bunlar, ne Avrupa’nın düzeniyle ne de modernliğiyle değişebilir.
Bir kapı eşiğinde oturup komşuyla edilen sohbet, anneden içilen bir çay, babanın omzuna yaslanmak, akşam serinliğinde köy meydanında duyulan ezan sesleri..
Haygi gel de bu dıyguları kelimelerle analatmaya çalış, bu mümkün mü?
Dönüş vakti geldiğinde bavullara sadece kıyafet değil, biraz da hasret sığdırılır. Her fotoğraf karesinde, her küçük hediyede geride bırakılan bir parçanın izleri vardır. Gözler dolu dolu, dudaklar titreyerek “Seneye yine gelirsiniz” cümlesine sığınır.
Ve araba uzaklaştıkça, camdan bakıp küçülen evleri, sokakları, yüzleri izlerken insanın yüreğine bir yumru oturuyor.
Çünkü benim insanım bilir ki, memleketten ayrılmak aslında yeniden özlemin dayanılmaz bir acı ile yeniden başlamasıdır.
Gurbet ellerde memleket aşkıyla ömrü geçen insanları lütfen üzmeyin.
Hüseyin Dönmez / Belçika