B-20 İş Zirvesi ..
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Ülkelerin ekonomik programlarını hazırlarken gerçekçi, ihtiyatlı ve tutarlı olma ilkelerinden taviz vermemeleri gerektiğini belirterek, ``Nitekim bunun örneklerini Avrupa`da çok açık gördük. Yani adeta kamuoyunda her zaman söylenen tutarsız, düzme bütçe türü şeyler artık özelden, kamuya doğru yürümüş durumda`` dedi.
Erdoğan, Martinez Oteli`nde G-20 Toplantısı kapsamında düzenlenen, B-20 Ekonomik Politikalar Oturumu`nda yaptığı konuşmada, Ekonomi Politikaları Çalışma Grubu`na, yapmış olduğu başarılı çalışmalardan ve geliştirmiş olduğu önerilerden dolayı teşekkür etti.
Başbakan Erdoğan, Küresel ekonominin, 2008 yılının son çeyreğinde dünya tarihinde eşine az rastlanır büyüklükteki bir krizle karşılaştığını anımsatarak, şunları kaydetti:
``G-20 platformunun derhal bir araya gelerek, işbirliği içinde hayata geçirdiği önlemler sayesinde krizin daha da derinleşmesi önlendi. Nitekim, 2010 yılının tamamı ve 2011`in ilk yarısı küresel ekonomi açısından olumlu bir atmosferde geçti. Ancak bu yılın ikinci yarısından itibaren beklentiler yeniden kötüleşti. Küresel ekonominin geleceğine ilişkin, karşımızda hala çok ciddi riskler ve aşılması gereken zorluklar var. Avrupa başta olmak üzere, gelişmiş ülkelerdeki yüksek kamu borçları ve finansal sektör sorunları, yüksek seviyelerde seyreden işsizlik ve küresel dengesizlikler, güçlü bir küresel toparlanma ve istikrarın önündeki temel engeller olmaya devam ediyor. Bu tablo bize, atılması gereken çok ciddi adımlar olduğunu gösteriyor. Başta G-20 üyeleri olmak üzere tüm ülkelerin işbirliği içerisinde hareket etmek üzere bugün artık her zamankinden daha fazla önem arz ettiği önümüzde.``
-`İhtiyatlı ve tutarlı olma ilkelerinden taviz vermemelidir``-
Erdoğan, küresel ekonomik krize yönelik olarak değerlendirmelerini konusunda şunları söyledi:
``Küresel ekonomiyi en fazla tehdit eden kırılganlık, gelişmiş ekonomilere yönelik kamu borç sürdürülebilirliği endişeleridir. Krizle birlikte alınan genişleyici önlemler ve bankalardan kaynaklanan yükler, kamu borç stokunun çok ciddi bir şekilde artmasına neden oldu. Büyüme hızının düşmesi de borç göstergelerini giderek kötüleştiriyor. Sonuç olarak, 2008 yılında bazı bankaların iflasıyla ortaya çıkan küresel kriz, bugün artık devletleri tehdit eder bir noktaya gelmiş durumda. Bu çerçevede, gelişmiş ülkelerin somut, iyi planlanmış ve güvenilir mali uyum politikalarını açıklamaları ve uygulamaları büyük önem taşıyor. Ülkeler ekonomik programlarını hazırlarken gerçekçi, ihtiyatlı ve tutarlı olma ilkelerinden taviz vermemelidir. Nitekim bunun örneklerini Avrupa`da çok açık gördük. Yani adeta kamuoyunda her zaman söylenen tutarsız, düzme bütçe türü şeyler artık özelden, kamuya doğru yürümüş durumda.``
-``Şu anda son işsizlik verisi yüzde 9,1`e düşmüştür, bunun biraz daha düşeceğini tahmin ediyorum``-
Türkiye olarak, 2008 krizinin ilk aşamasında ölçülü, hedefe odaklı ve iyi seçilmiş mali ve parasal genişleme tedbirleri aldıklarına işaret eden Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
``Aldığımız tedbirler, ekonominin çarklarının yeniden dönmesine yardım etti ve daralmanın derinleşmesini önledi. Krizin etkilerinin küresel ölçekte en yoğun şekilde hissedildiği 2009 yılı Eylül ayında, muhafazakar tahminlere dayalı bir Orta Vadeli Program açıkladık. Programımızda üç yıllık bir perspektif ortaya koyduk. Kriz nedeniyle hafif de olsa kötüleşen kamu borç stokumuzu yeniden kontrol altına alacağımızı gösterdik. Daha sonra, bu program dahilinde mali destek paketlerini kademeli bir şekilde geri almaya başladık. Fakat önceki dönemlerle mukayese edecek şekilde değil. Bunları da bir disiplin içinde karar altına aldık. Zira talepler çok çok farklıydı ve sürekli kamudan, şuraya şu kadar destek gibi bizlerden talepler olmasına rağmen bizler buna hayır dedik ciddi tavırlar koyduk ve bu tavırlar içerisinde bu mali disiplini muhafaza ettik. Açıkladığımız program, piyasaların önünü görmesine ve güvenin yeniden tesis edilmesine çok önemli bir katkı sağladı. Artan güvenle beraber özel sektör talebinin büyümeye katkısı da önemli ölçüde yükseldi. Ekonomimiz 2010 yılında yüzde 9, 2011`in ilk yarısında ise yüzde 10`un üzerinde bir büyüme performansı sergiledi. Bu süreçte istihdam alanında da çok önemli başarılar elde ettik Krizin en yoğun olduğu anda işsizlik yüzde 147e kadar çıkarken ülkemizde. Şu anda son işsizlik verisi yüzde 9,1`e düşmüştür, bunun biraz daha düşeceğini şu anda tahmin ediyorum.
Bu süreçte istihdam alanında da çok önemli başarılar elde ettik. 2009 yılı Nisan ayına kıyasla mevsimsel düzeltilmiş verilere göre ilave 3,4 milyon istihdam oluşturduk ve toplam işsizlik oranını 4,8 puan azalttık. Bu performansla Türkiye, küresel ekonomideki olumsuz tablodan kendisini uzak tutmayı başardı. Özetle, Türkiye`nin yaşadığı deneyim, mali disiplin ile güçlü büyümenin nasıl bir arada yürütülebileceğini net olarak gösterdi.``
Kaynak:AA