Birol Ertan
Uluslararası Strateji ve Güvenlik Araştırmaları Merkezi (USGAM – www.usgam.com) için hazırladığım iki makalede, Türk Dış Politikasının Fiziği ve Türk Dış Politikasının Matematiğini yazmış ve bu makalelerde Davutoğlu ekibinin dış politikasının analizini yapmaya çalışmıştım. Bu makalede ise Türk Dış Politikasının Kimyasını ele almaya çalışacağım.
Kimya sözcüğü, Eski Mısır dilinde ‘Dünya’ anlamına gelen ‘Kem’ sözcüğünden türetilmiştir. Genel olarak elementlerle ilgili olan kimya, maddenin özelliklerini, yapısını, ayrı ayrı maddeler arasındaki ilgi ve değişimleri inceleyerek, bu değişmelerin bağlı olduğu yasalar ve kurallardan söz eden bilimdir (http://www.toplumdusmani.net/modules/wordbook/entry.php?entryID=1137). Her geçen gün yeni bilimsel keşiflere kaynak oluşturan kimya biliminin nükleer kimya gibi değişik dallarla zenginleştiğini yaşayarak görmekteyiz.
Kimya biliminde atomlar, elementler, bileşikler, bunların aralarındaki ilişkiler ve bu ilişkilerden doğan enerji incelenirken, diğer önemli bir konu da “entropi”dir. Entropi üzerine yazılanlar ve yapılan çalışmaların çok eski olmadığını biliyoruz. Genel olarak entropi kavramının kullanılmasında ise ciddi hatalar yapıldığı gözlerden kaçmıyor. Bu yazıda yanlışlardan çok, doğrular üzerinde yoğunlaşacağız.
“Entropi, bir sistemin düzensizliğinin ölçüsüdür” diyen Namık Kemal Pak’a göre (Bilim ve Ütopya, Kasım 2012, Sayı 221, sy. 9); termodinamiğin birinci yasası, evrende toplam enerjinin sabit olduğunu, yaratılamayacağını ve yok edilemeyeceğini savunurken, entropi yasası ise enerjinin sadece bir yönde, yararlanılabilenden yararlanılamayana ya da düzenliden düzensize değişebileceğini ortaya koyar.
Somut olarak bir anda anlaşılması kolay olmayan tanımları bulunan ve ayrıntılı bilgi gerektiren bir alan olsa da entropinin anlaşılması bir açıdan mümkündür. Entropiyi anlamak için ne olduğundan çok, ne olmadığına bakmak gerekir. Bu açıdan, evrendeki enerji miktarının sabit olmadığı, her kullanım sonrasında bir dahaki sefere kullanılabilir enerji miktarının azaldığını bilmek, entropi yasasını anlamak demektir.
Türk Dış Politikası, özellikle son dönemde Davutoğlu politikaları nedeniyle, entropik bir çöküşün kenarına doğru hızla ilerlemektedir. Bu konuyu biraz açalım.
Türkiye, son dönem dış politikası ile komşularıyla gelişme eğilimine giren ilişkilerini bozarak bazı kazanımlar elde etmekte ya da enerji kazanmaktadır. Bu kazanımları bir kenara koyalım. Aynı Türk dış politikası, komşularıyla bozulan ilişkileri nedeniyle kayıplara uğradığı gibi, bu kayıplar uzun süreli olarak artmaya devam edecektir. Bütün bu kayıplara da enerji kaybı diyelim. Elde edilen enerji ve kaybedilen enerji karşılaştırıldığında, uzun süreli olan enerji kaybının daha fazla olacağı anlaşılmaktadır. Bu durumda, Türk dış politikasının entropik anlamda bir çöküşe ve başarısızlığa doğru gittiği kolayca görülebilir.
Türk dış politikası, bir yaz boz tahtası değildir. Her gelen Dışişleri Bakanı ile değişen dış politika, ulusal bir dış politika olamaz. Yıllarca süren emeklerle ve ciddi kaynaklar harcanarak yetiştirilmiş uzman diplomatları bir kenara iterek “yeni yetme” yandaş danışmanlardan oluşan bir ekiple dış politikayı yürütmeye çalışmak, tek kelimeyle enerji ve kaynak kaybıdır. Bu durum, bir ülkenin kaynak israfının en önemli ve tehlikeli örneklerinden birisidir. Aynı durumun dış politika dışında uzmanlık, bilgi ve deneyim gerektiren her alanda yaşandığı düşünülürse, entropi yasasına gerek kalmadan mevcut iktidarın özellikle dış politikada ülkenin enerjisini tükettiği kolayca iddia edilebilir.
Uzmanlığa önem vermeyen megaloman dış politika anlayışı, yandaşlık ve küresel güçlerin emirlerini yerine getiren bir çantacılığa dönüşerek Türkiye’nin ulusal çıkarlarına ve gelecekteki itibarına zarar vermeye devam etmektedir.
Kısacası, Türk dış politikasının kimyası bozulmuştur. Bu kötü gidişi değiştirmenin yolu; Türkiye’yi komşu ülkelerle düşman noktasına getiren küresel güçlerle iç içe geçmiş tehlikeli dış politikadan vazgeçerek ulusal çıkarlara dayalı yeni bir dış politika anlayışının acilen benimsenmesi ve bunun için de ulusal çıkarları gözeten bir ekibin zaman geçirmeksizin iş başına getirilmesinden geçer. Eğer bu başarılmazsa, küresel güçlerin hizmetindeki dış politika ekibinin ülkenin en tepelerine doğru hızla yol alması ve veliaht konumuna getirilmesi kaçınılmaz olacaktır.
Bizden söylemesi ...