Bu yaz döneminde yüzlerce yangın olayının faillerinin insan olduğu haber programlarında dile getiriliyor.
Memleketimizde özellikle tatil dönemlerinde çevreye rastgele atılmış poşetler, plastik şişeler, sokağa atılan sigara izmaritleri, cam şişeler, hatta sahillerde içilen bira şişelerinin daha sonra kırılarak denize atılması, inşaat artıklarının plajlara denizlere atılması, şehir girişlerinde ya da çıkışlarında sık sık gördüğümüz çöp artıkları mutlaka bu satırları okuyan değerli takipçilerimizin de malumudur.
‘’Çevre Kurallarına Riayet Eden Yok’’
“Çevre kurallarına riayet edilmesi konusunda caydırıcı ceza faktörünün uygulandığı konusunda toplumda olumlu bir inanç yok”
Türkiye’de “Çevre Bilinci’’ üzerine yapılan araştırmalara göre çevresel olumsuzlukların azaltılması veya oluşmasını engellemek için toplumu oluşturan bireylerin sorumluluk bilinci ile hareket etmesi konusunda yeterince gayret gösterilmiyor. Ülkemizin insanları maalesef çevre terimleri ile ilgili yeterince bilgi sahibi de değiller.
Türkiye'de çevre bilincinin yeterince gelişmediği konusunda birçok görüş bulunuyor. Ancak, bu konu oldukça karmaşık ve çeşitli faktörlerden etkileniyor.
Çevre bilincinin zayıf olmasının birkaç nedeni var:
1. Eğitim Eksikliği
Çevre eğitimi, okullarda genellikle sınırlı bir şekilde veriliyor. Birçok okulda çevre konuları, ekoloji veya sürdürülebilirlik dersleri zorunlu değil. Bu da gençlerin çevre bilincinin gelişmesini engelliyor. Ayrıca, çevre bilinci toplumun genelinde bir kültür haline gelmediği için bu durum daha da belirginleşiyor.
2. Sosyal ve Ekonomik Faktörler
- Ekonomik Zorluklar: Ekonomik krizler ve zorluklar, çevre sorunlarına daha az dikkat edilmesine neden olabiliyor. İnsanlar, günlük hayatta yaşamsal ihtiyaçlarını karşılamaya odaklandığı için çevresel sorunlar genellikle ikinci planda kalıyor.
- Yoksulluk ve Farkındalık: Çevre bilinci genellikle daha gelişmiş toplumlarda daha fazla yaygınken, yoksul bölgelerde ve kırsal kesimde çevreye dair bilgi eksikliği daha fazla. Bu tür toplumlarda çevre bilincinden çok, yaşam koşullarının iyileştirilmesi ön planda.
3. Medya ve Kamuoyu Bilinci
Çevre konusunda sosyal medya ve geleneksel medyanın yeterince farkındalık yaratmaması da önemli bir etken. Türkiye’de çoğu zaman çevre felaketlerine veya doğa tahribatlarına dair haberler, geçici bir gündem maddesi haline geliyor ve uzun vadeli çözüm arayışları genellikle göz ardı ediliyor. Medya, daha çok duygu yüklü içeriklere ve gündemi meşgul eden siyasi tartışmalara yöneliyor.
4. Çevre Politikaları ve Denetim Eksiklikleri
Çevre koruma politikaları yavaş ilerliyor ve denetimler genellikle yetersiz kalabiliyor. Sanayi ve inşaat sektörü gibi hızla büyüyen sektörlerde çevreye verilen zararın önüne geçmek için yeterli önlemler alınmıyor. Ayrıca, çevre kirliliğiyle ilgili cezaların caydırıcılığı da sınırlı. Belediyeler ve yerel yönetimler çevreyi koruma noktasında bazı adımlar atsa da genel bir sistematik eksiklik bulunuyor.
5. Tüketim Kültürü
Türkiye'de büyük şehirlerde hızla artan tüketim kültürü, çevre bilincini zayıflatıyor. İnsanlar daha fazla tüketmeye, daha fazla atık üretmeye yöneliyor. Plastik kullanımının yaygınlığı, geri dönüşüm oranlarının düşük olması gibi konular bu sorunun başında yer alıyor.
6. Toplumun Çevre İle İlgili Algıları
Çevre sorunları genellikle "gelecekteki nesillerin sorunu" olarak görülüyor. Bugün için somut ve acil bir tehdit olarak algılanmıyor. Bu da toplumda çevreyi koruma adına bireysel veya toplumsal çabaların eksik olmasına neden oluyor.
7. Çevre Aktivizmi ve Sivil Toplum
Son yıllarda çevre aktivizmi, özellikle büyük şehirlerde daha fazla dikkat çekiyor. Çeşitli çevre örgütleri, ekolojik yaşam biçimlerini teşvik etmeye çalışıyor ve çevre konusundaki farkındalıkları artırmaya yönelik birçok etkinlik yapılıyor. Ancak, bu çabalar çoğu zaman dar bir kesime hitap ediyor ve geniş kitlelere ulaşmakta zorlanıyor.
Çözüm Önerileri:
- Türkiye’de çevre bilincinin artması için uzun vadeli bir değişim gerektiği kesin. Fakat bu değişim için hem hükümetin hem de toplumun sorumluluk alması gerekiyor. Çevre felaketleri ve doğa tahribatına dair sosyal medya ve medya kanallarında daha fazla bilinçlendirme yapılmalı, çevre dostu yaşam tarzları daha çok teşvik edilmelidir. Belediyeler ve devlet, geri dönüşüm projelerini teşvik etmeli, yeşil alanların artırılmasına yönelik projelere daha fazla yatırım yapmalıdır. Toplumda daha bilinçli ve sürdürülebilir tüketim alışkanlıkları geliştirilmelidir. Plastik kullanımını azaltmak, geri dönüşüme önem vermek ve atıkları azaltmak için halkın bilinçlendirilmesi gerekmektedir.
- ‘’Çevre Bilinci’’ üzerine eğitim programları ve çeşitli etkinliklerle çevre duyarlılığının artırılması gerekiyor. Okullarda, üniversitelerde ve topluluklarda çevre eğitimi sistematik bir şekilde verilmelidir. Çocuklara, gençlere ve yetişkinlere yönelik çeşitli bilgilendirme kampanyaları yapılmalıdır.
- Ülke genelinde çevre bilinci konusunda çeşitli panel, konferans ve seminer gibi çalışmalara toplumun değişik kesimlerinden katılım sağlanması, sıfır atık projesi gibi konuların ayrıntılı olarak sürekli anlatılması gerekiyor.
- Küresel iklim değişikliğinin sonuçlarının, artan sıcaklılar, buna bağlı hastalıklar ve ölümlerle daha çok hissedilmeye başlanıldığı bu çağda dünyanın ve ülkenin temel ve öncelikli konusunun, çevreyi koruma ve çevreyle uyumlu olmalı.
- Günümüzde teknolojinin de sağladığı imkanlarla sonsuz olan ihtiyaçlarımızı karşılamak için savurgan bir tüketim, aşırı üretim ve kaynakların bilinçsiz ve korumadan kullanımıyla çevreyi tahrip ediyoruz.
- Çevre kurallarına riayet edilmesi konusunda caydırıcı ceza faktörünün uygulandığı konusunda ise toplumda olumlu bir inancın olmaması çok ciddi bir sorun. Çevrenin korunması için kesinlikle yüzde 100’ü caydırıcı cezalar uygulanmalı. Çevre yasaları ve yönetmelikleri daha katı hale getirilmeli ve denetim mekanizmaları güçlendirilmelidir. Özellikle sanayi ve inşaat sektörlerinde çevreye zararlı faaliyetlere karşı daha etkili önlemler alınmalıdır.