Hüseyin Dönmez Yazdı
Anadil Türkçe ile ilgili son derece kapsamlı bir fikir fırtınasına ihtiyacımız olduğu bu dönemde Avrupa Birliğinin Başkenti Brüksel’de Anadil Türkçe ile ilgili sorunlarımızı masaya yatırılmanın zamanı gelmiş hatta geçmiş bulunmaktadır.
Belçika’da maalesef çift yönlü derin bir siyaset sessizce uygulamaya konulmuştur. Kültürel kodlarımızı barındıran, geldiğimiz ülke ve gurbet elde irtibatımızın mihenk taşı olan anadilimiz Türkçe bilinçli bir söndürme politikasının kurbanı olma süreci yaşamaktadır.
İnsanın doğup büyüdüğü aile ve soyca bağlı bulunduğu toplum çevresinden öğrendiği, bilinç altına inen ve kişilerle toplum arasındaki ilişkilerde en güçlü bağı oluşturan Anadilimiz Türkçe Anadolu’dan Belçika’ya gelen insanlarımıza yönelik sofistike bir diaspora politikası olmadığı için yapılandırılamamıştır.
Çocuğun ailesinden ve içinde yaşadığı topluluktan edindiği Anadil Türkçe için örgütlü ve Türkçe ve Türk Kültürü programları ve bir eğitim modeli ortaya konamamıştır.
Belçika’da çocuklarımızın Türkçeyi öğretmek ve Türkçeyi bir iletişim dili olarak iş, eğitim ve günlük yaşamınızda kullanabilecek düzeye erişmesini sağlayacak altyapısı akademik çalışmalarla beslenmiş, özenle hazırlanmış, gerektiğinde yerel dillerin de iyi öğrenimini kolaylaştıracak mukayeseli dil eğitimini de içeren bir ‘’Türkçe Dersi Öğretim Programı’’ ortaya konamamıştır.
Geçmişte Anadil konusunda akademik yaklaşımlara göre günlük yaşamda kullanabileceğiniz selamlaşma, tanışma, hatır sorma, meslekleri tanıma, sayıları tanıma, yemek yeme, alışveriş yapma, hava durumu ve mevsimleri fark etme, tedavi olma ve kutlama gibi etkinliklerde kullanabileceğiniz dil becerileri kazandırılacak programlara şiddetle ihtiyaç olduğu sürekli dile getirilmiştir.
BELÇİKA’DA ANADİL
Maalesef zamanla hem geldiğimiz ülke Türkiye’nin eksik, yetersiz kalan dil ve kültür politikası, yaşadığımız ülkenin anadil Türkçe’yi ülkenin kültürü ve düzenine olan uyum konusunda engel gibi görmesi günlük yaşamda kullanabileceğiniz aile ve akraba adlarını fark etme, spor ile ilgili kavramları tanıma, boş zaman ve hobilerinizi tanımlama, iş yaşamı ile ilgili görüşmeleri gerçekleştirme, sosyal çevre ve arkadaş iletişimi kurma, mevsimlere göre ayları tanıma gibi dil becerileri kazandırama konusunda yapılan çalışmaların önce inkıtaya uğratılması, gelecekte ise tamamen yok olması tehlikesini ortaya çıkarmıştır.
Belçika’da Belçika’ya 80’li yıllardan itibaren gönderilen Türkçe ve Türk Kültür Dersleri eğitim programları ülkede uzun yıllar devam eden yapısal reformlar sonrası bölgelerin eğitim ve kültür bakanlıklarının ayrılması nedeniyle federal düzeyde yapılan ikili anlaşmalar geçerliliğini yitirmiş ve yeniden bölgeler nezdinde anlaşmalar yapılarak yeni bir düzenleme zorunluğu doğmuştur.
Zamanla Valon bölgesi ile bir kültür anlaşması olmasına rağmen diğer bölgeler yeni bir anlaşmaya yanaşmamışlar.
Türkçe ve Türk Kültür Dersleri konusunda kısaca ülkeler arası ikili anlaşmaların güvence altına alınamaması, Türk çocuklarında başka nedenlerden dolayı yerel dillerdeki geriliğin sebebi olarak anadil Türkçe’nin gösterilmesi, anadil Türkçe’nin entegrasyon konusunda bir engel teşkil ettiği propagandası, mevcut anadil Türkçe eğitimi sistemine yönelik ailelerin yeterli düzeyde ilgi göstermemesi gibi bir çok kümülatif sorun bugün için anadil Türkçe’yi olması gerektiği düzeyde çocuklarımıza öğretilememesinin nedeni olarak ortaya çıkmıştır.
Çocuklarımızın evinde ve yakın çevresinde edindiği anadil bilgisi ise törpülenemediği, zenginleştirilemediği, şekillendirilemediği için giderek yozlaşarak dil olmaktan çıkmaktadır.
BELÇİKA’DA TÜRKÇE YAYINLAR
Pedagog ve Psikolojik Danışman Duygu Çataltaş Çalışır Anadil ve iletişim konusunda; “Ana dil en başta anne çocuk arasındaki iletişimin sağlanması, duygu ve düşüncelerin ifade edilebilmesi, toplum içi iletişimin kurulabilmesi açısından önemlidir. Ana dil iletişim dışında kültürel taşıyıcılık da yapar. Aile ve yakın çevreden öğrenilen yemekler, ninniler, türküler de ana dil ile nesilden nesile aktarılır’’ demektedir.
Belçika’da geçmişte dar imkanlarla da olsa kitap dergi, gazete gibi yazılı Türkçe literatür, evlerimize girmekte idi. 80’li yıllardan itibaren Avrupa çapında dağıtılan dergi ve gazetelerde bir çok eve girer hale gelmişti.
Türk toplumunda geçmişte elbette kültür ağırlıklı olarak sözel olarak aktarılmaktaydı. Ancak günümüzde yaşadığımız ülkelerin yaşam modeli, gelişen teknoloji klasik alışkanlıkların, öğreti modellerinin de değişmesine neden oluyor. Bu nedenle Avrupalı Türkler içinde yazılı metinler bir bilgi kaynağı olarak çok önemli hale gelmiştir.
Bugün için Belçika’da doğan büyüyen çocuklarımızın yaşadığımız tüm sorunlar da göz önüne alınarak çocuklarımıza anadil bilgisini güçlendirecek, okuma alışkanlığını güçlendirecek, anadilde hayal kurma, yaşamı hissetme alışkanlığını güçlendirecek, güçlü bir özgüven ve aidiyet duygusunun oluşmasına katkı sunacak özel olarak hazırlanmış yayınlara şiddetle ihtiyacımız vardır.
Bu yayınların hazırlanması yanında, çocuklarımıza ulaştırılması da ayrıca bu misyonu üstlenmesi gereken kurumlar tarafından büyük bir titizlikle yönetilmelidir.
BELÇİKA’DA TÜRKÇE MEDYA
İnsanlar arası iletişimin en önemli araçlarından biri de medya organlarıdır. Bu konuda elbette Türk toplumu bir şekilde kendi iletişim ağını bulunduğu ülkelerde kumaya çalışmıştır. Elimizde mevcut olan iletişim kanalları ait olduğumuz dünya ile bizleri yeteri düzeyde iletişim halinde olmamızı sağlıyor dememiz mümkün değildir. Elimizdeki maddi imkanların yayınında insanlarımızın hayatını anadil Türkçe tadında kayıt altına alan Türkçe Medya’nın yeteri düzende takip edilmesi, okunması ve anlaşılması ile orantılıdır.
İnönü Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Görevlisi Yrd. Doç. Dr. Ebru Gülbuğ Erol tarafından derlenen bir kitapta televizyon haberciliğinden internete, halkla ilişkilerden toplam kalite yönetimine, reklamlardan kültür emperyalizmine ve AB`de görsel-işitsel politikalara değin geniş bir yelpazede bir dizi iletişim çalışması yer almaktadır.
Doç. Dr. Ebru Gülbuğ Erol yazısında özetle; ‘’Kitle iletişim araçları halkın kültürel ve toplumsal değerlerini, insanoğlunun sahip olduğu başlıca değeri, yani kullandığı dili etkileme gücü yönünden en güçlü kaynak durumundadır. Bu güç bir bütün olarak ele alınmasını gerektiren değerleri olumlu ya da olumsuz olarak etkilemektedir. Kitle iletişim araçları içinde bulundukları toplumlarda köklü davranış ve tutum değişikliklerine yol açarlar; bazı günlük davranışları, tüketim alışkanlıklarını, etik ve estetik değerleri etkilemektedirler. Değerler, kültür, bireysel ve toplumsal kimlikler kitle iletişim araçları vasıtasıyla her gün yeniden harmanlanmaktadır çünkü kitle iletişim araçlarından hergün insanlara yaşamlarını hangi değerler üzerine kurmaları gerektiği söylenmekte; kitle iletişim araçları hergün iyi-kötü, doğru yanlış üzerine yeni değerler sunmaktadır. Öte yandan, kitle iletişim araçlarında kullanılan Türkçenin gün geçtikçe ölçünlü dil kurallarından ayrı nitelikler sergilemeye başladığı bilinmektedir.
Kitle iletişim araçlarında kullanılan Türkçenin gün geçtikçe ölçünlü dil kurallarından ayrı nitelikler sergilemeye başladığı bilinmektedir. Dil sosyal olguların en önemli göstergelerinden biridir. Anlamın toplum tarafından kurgulandığını, dilin de kurgulanan anlamları yansıtan bir araç olduğunu belirten dilbilimcilere göre her dilsel metin o toplumun politik, kültürel ve tarihsel yapılanmasının getirdiği bilinci yansıtır. Bu medya metinlerine yansır. İletiler dil yolu ile aktarılır. Kitle iletişim araçlarının bireye ulaşma yolu dilsel anlatımdır. Yazılı medyada dilin aktarımı yazı ile, görsel medyada ses ile olur. Dil, toplumsal ve sistematik bir olgu olarak, bir iletişim biçimidir ve geniş toplumsal simgesel düzenin bir parçasıdır.
Ancak, dil ve ideolojik sistem birbiri ile etkileşen, birbirini oluşturan bir döngü içinde bulunmaktadırlar. Bu nedenle, dil incelemelerinde toplumsal, toplum incelemelerinde de dilsel ögelerin vazgeçilmez önemi vardır. İdeolojiler bütününden oluşan simgesel düzen kendini dil yolu ile ifade etmekte, böylece dilin kullanımı ile oluşan söylemin çözümlenmesi sonucu bu toplumsal simgesel düzenin ayrıntılarına varılabilmektedir. Bireyi imgesel evreninden koparıp, simgesel düzeni benimsemeye koşullayan güç ilişkileri, değerler, ideolojiler, kimlik tanımlamaları gibi çeşitli toplumsal olguların dilsel kurgulamalar yoluyla yansıması belirlenebilmektedir. Bu bağlamda bu çalışmanın amacı her toplumda belirli zaman aralıkları ile sorgulanan kitle iletişim araçlarında kullanılan dili ele almak, kültüre ve 570 kültürel değerlere olan etkisini incelemek ve söz konusu olguyu kitle iletişimi ile ilişkilendirmeye çalışmaktır. Bu anlamda kitle iletişim araçlarında kullanılan dilin kültürü ve kültürel değerleri nasıl ve ne ölçülerde etkilediği televizyon ortamından alınacak örneklerle açıklanacaktır’’ demektedir.
Belçika’da artık yazılı, görsel ve dijital olmak üzere birçok yayınlar yapılmaktadır. Bu yayınlar hem ulusal hemde uluslararası bir etki doğurmaktadır. Belçika’da yapılan bir haber buradan Türkçe tadında Anadolu’nun en ücra bilgesine ulaşmaktadır. Aynı zamanda ülkemizin her köşesinde meydana gelen olaylar aynı imkanlarla bu ülkede yaşayan insanlara ulaşmaktadır. Yaşadığımız ülke Türkçe iletişim sayesinde adeta Anadolu’nun bir parçası haline gelmektedir.
Gelecek nesilleri birbirine anadil Türkçe ile bağlı kalmasını sağlamayı düşünüyorsak, bu ülkede Türkçe’yi en düzgün haliyle kullanabilecek medya temsilcileri yetiştirmek zorundayız.
ANADİL BİTERSE NE OLUR
Kişinin önce annesinden ve ailesinden, daha sonra da sosyal çevresinden öğrendiği, zamanla şuur altına yerleşerek, onun toplumla kendi arasındaki bağlarını oluşturan ANADİL’dir.
Anadil, bilimsel tarifi ile insanın doğumundan itibaren öğrendiği dil şeklinde tanımlanır. Anadil kişinin sosyolojik kimliğinin oluşmasında temel rolü oynar. Anadil aynı zamanda kişinin kimliğidir.
Dil veya lîsan, insanlar arasında anlaşmayı sağlayan doğal bir araç, kendisine özgü kuralları olan ve ancak bu kurallar içerisinde gelişen canlı bir varlık, temeli tarihin bilinmeyen dönemlerinde atılmış bir gizli anlaşmalar, ve kodlamalar düzenidir.
Anadil’de iletişim biterse nesiller arası kültürel akış kesilir, kişinin ait olduğu dünya ile iletişimi kopar, dil ölür, kimlik ölür, insan ölür.
Saygılarımla