Bir sıcak yaz günü Süryaniler’in Belçika’nın Liège bölgesi yerleşim birimlerinden biri olan Banneux-Sprimont’da bulunan Banneux Notre-Dame Sanctuaire İbadet Merkezinde açılışını yaptığı soykırım anıtının açılışı için yola koyulduk. Banneux kasabası Belçika’nın dağlık bir yöresi olan Ardennes eteklerinde bulunuyor. Birazda ters bir cepheden bölgeye gitmeye kalkınca tören saatine tam olarak yetişemedik.
Banneux Notre-Dame Sanctuaire İbadet Merkezi ilginç bir yer. Sactuaire aslında sığınak demek. İnsanlar dini inançları için burada dua etmek için geliyorlar. Belkide bir anlamda inançları gereği Tanrı’ya sığınmaya geliyorlar.
Sanctuaire çok kalabalık. Bir anda yüzlerce insanı karşınızda buluyorsunuz. Her tarafta Rahip ve Rahibelerle karşılaşıyorsunuz. Bir yanda mum yakan insanlar, diğer yandan dua edenler.
Sanctuaire alanına girişte ise cafeler, hatıra eşyaları satan küçük işletmeler, snack bar’lar vs. İşin birde ister istemez ekonomik tarafı da geliştirilmiş. Süryani Anıtı’nın açılışı için Avrupa’nın değişik bölgelerinden gelen bini aşkın insanı düşünürseniz bu alanda bulunan esnafların bu işten haylice memnun olduğu düşünülebilir.
Süryani Soykırım anıtının dikildiği alanı bulabilmek amacı ile soru yönelttiğimiz ilk insan Ermeni kökenli bir vatandaşımız oldu. Niçin burada olduğunu sorduğumuzda ise dua etmek için geldiğini belirtti. Meğerse burada açılış yapılan alanda daha önceleri Ermeniler bir soykırım anıtı dikmişler. Alana geldiğinizde sol tarafınızda Ermeni soykırımı, sağ tarafınızda ise Süryani soykırımı anıtı.
Asuri-Süryani Soykırımı Anıtı‘tının benzerleri daha önce Avusturalya, Amerika, Ermenistan ve Fransa`da gibi ülkelerde dikilmiş. Anıt açılış töreninin Süryani Enstitüsü ve Süryani Soykırım Araştırmalar Merkezi, Seyfo Center tarafından organize edildiği belirtildi.
Anıt dikme törenine Avrupa`nın birçok ülkesinden, yüzlerce Asuri-Süryani, katıldı. Soykırım Anıtının açılış töreni Asuri-Keldani papazlar tarafından başlatıldı. Asurice duaların ve ilahilerin okunmasından sonra resmi törene geçildi.
Neyseki böyle olması bizim için daha da iyi olmuş. Türkiye’nin Güney-Doğu’sunda yaşayan insanlarımıza yönelik ajansların notlarına göre açılışta yapılan konuşmalar içersinde tek kayda değer açıklamalar Seyfo Center Başkanı Sabri Atman tarafından yapılmış. Başkan Atman’ın açılışta yaptığı konuşma ve daha sonra ANF haber ajansına yaptığı açıklamalara ulaştık.
Bir önemli nokta.
Belçika’da Süryani toplumu ile aslında iyi ilişkiler kurulmuştu. Flaman Bölgesi içerisinde yer alan Mechelen’de faaliyet gösteren Bet Hesena Asuri-Süryani Derneği’nde düzenlenen bir programda birlik ve beraberlik adına güzel mesajlar verilmişti.
Anvers Başkonsolosluğunca yürütülen ‘Kütüphane Kampanyası’ çerçevesinde organize edilen programa Anvers Başkonsolosu Deniz Çakar katılarak dostluk, kardeşlik, birlik, beraberlik adına oldukça sıcak mesajlar vermişti.
Program Başkonsolos Deniz Çakar ile birlikte Muavin Konsolos Sarp Erzi, Mechelen Belediye Başkanı Bart Somers, Sint-Katelijne-Waver Belediye Başkanı CD&V’li Eddy Vercammen, Anvers Belediye Meclis üyesi Şener Uğurlu katılmıştı. Mechelen civarında ikamet eden Türkiye Asuri-Süryani cemaati katıldığı bu buluşmada konukları Bet Hesena Derneği Başkanı Bünyamin Kocam ağırlamış ve oldukça dostça bir selamlama konuşması yapmıştı.
Belçika’da yaşayan Süryaniler’le TC devletinin temsilcileri her zaman sıcak dostça ilişkiler içersinde olmaya çaba gösterdiği gibi, Süryani kökenli vatandaşlar, işadamları ve stk temsilcileri ile de değişik düzeylerde ilişkilerin olduğu bilinen bir gerçek.
Şimdi soru şu:
Ne oldu da Süryaniler şimdi bize ‘’Türkler Soykırım Yaptı’’ diyerek ortaya çıkıyorlar?
Öncelikle ortaya atılan tezleri gözden geçirmek gerekir. Süryani soykırım iddialarını ortaya atan ve savunan dinamiklerin iddialarına göre:
-1914-1920 yılları arasında Kuzey Mezopotamya (günümüzde Türkiye`in güneydoğu böglgesinde bulunan Tur Abdin, Hakkâri, Van, Siirt, Adiyaman, Urfa, Malatya, Harput bölgeleri ve Kuzeybatı İran`ın Urmiye bölgesi)`daki Süryani nüfusu Osmanlı (Türk ve Kürt) birlikleri tarafından zorla göç ettirildi ve öldürüldüler.
-Toplam ölü sayısı konusunda farklı tahminler vardır. Eş zamanlı raporlarda 500.000 rakam yer almakta birlikte son tahminleri 750.000 - 1.000.000 arasında olduğu belirtiliyor
-Süryani/Arami Soykırımı Ermeni ve Yunan (Pontus) soykırımlarıyla benzer kontekst ve döneminde gerçekleştirildi.
-Süryani Soykırımı İttihat ve Terakki yönetimi tarafından uygulanan sistematik bir katliam ve soykırım’dır ve bu durum Osmanlı devletinin devamı olan Türkiye Cumhuriyeti tarafından tanınmalıdır.
Soykırım İddiaları Ne Kadar Doğru?
Bu iddialara karşı yapılan analiz ve açıklamalar göre özellikle birinci dünya savaşı sürecinde savaşın etki alanında olan tüm ülkelerde derin acılar yaşanmış, ancak bu acıların tek taraflı olmadığı, özellikle Osmanlı Devleti bünyesinde Hristiyan Ortadox azınlıkların yaşadığı bölgelerde oluşturulan çetelerin Müslüman Türk topluma yönelik yaptıkları katliamlara yönelik bir önlem projesi olarak tehcir politikası ortaya çıkmıştı.
Önemli Noktalar..
-Türkiye Cumhuriyeti Devleti sözde Ermeni Soykırım iddiaları konusunda bile temelde kayıpların var olduğunu ama bahsedilen kadar çok olmadığını, yaşananların devletle ilişkili sistematik bir hareket sonucu ortaya çıkmadığını ve yaşanan acı olayların tarihçilere bırakılarak gerçeğin ele alınarak ortaya konması gerektiğini savunuyor.
-Tarihçiler Osmanlı İmparatorluğu döneminde Ermeniler için bir göç ettirme kararı olmasına karşın ilgili dönemde özel olarak Süryanileri içeren hiç bir karar alınmamasının, yaşanan kayıpların devlet temelli sistematik bir yaklaşım sonucu olmadığını gösterdiğini belirtiyorlar.
-Tarihi kaynaklar Nasturiler`nin (Doğu Süryanileri) Rusların yanında savaştığını bu yüzden yenilince de İran ve Irak`a göç etmek zorunda kaldıklarını belirtiyor.
-1914 yılında Süryanilerin askeri olarak örgütlendiği ve başka devletler yanında çarpıştığına ilişkin birçok kaynak vardır. Hakkari civarında 25.000 Doğu Süryani savaşçı Ruslarca silâhlandırılıyor.
-Türkiye’nin Kuzey-Doğu, Doğu ve Güney Doğu bölgelerinde Ermeni, Taşnak ve diğer Hristiyan-Ortadox guruplar tarafından İngiliz, Fransız ve Rusya desteği ile silahlandırılan gurupların katlettiği Türk-Kürt ve diğer Müslüman topluluklar için ise soykırım iddialarını ortaya atanlar tarafından hiçbir üzüntü ifadesi kullanılmaması ise çok manidar olarak görülüyor.
Seyfo Center Başkanı Sabri Atman çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Asuri-Keldani papazlar tarafından başlatılan açılış töreninde söz alarak ‘’Süryani Soykırım’’ tezlerini anlatan Seyfo Center Başkanı Sabri Atman konuşmasında oldukça dikkat çekici iddialarda bulundu.
Resmi törenin açılışını Seyfo Center Başkanı Sabri Atman, yaptı. Ataman, daha önce Avustralya, Fransa ve Ermenistan`da benzer anıtlar diktiklerini, önümüzdeki günlerde ise Atina ve dünyanın benzer merkezlerinde yapacaklarını belirtti.
Başkan Atman’ın konuşmasından seçilen satır araları:
-Bir çok ülkede Süryani Soykırımı Anıtı diktik. Sıra Mardin, Hakkâri, Van ve İstanbul`a gelecektir. Bunun başka bir yolu yok. Siz bunu engelleyemezsiniz.
-18 aydan beri böyle bir çalışmanın içerisinde bulunuyoruz. Ancak biz bu çalışmayı son iki hafta öncesine kadar çok gizli tuttuk. Nedeniyse Türk devletinin engelleme girişimlerinin olacağını biliyorduk. Onun için gizli tuttuk. Nitekim Brüksel Türk Elçiliği, haberi duyar duymaz, girişimlere başladı. Asuri-Süryani din adamları, derneklerine yazılar, göndererek, 1915 yılında böyle bir olayın yaşanmadığını ve törene katılmamaları yönünde tehdit etmiş. Yine Belçikalı kurumlara da, törene katılmamaları yönünde, mektuplar gönderilmiş. Ama bu girişimleri boşa çıktı.
-Bugün burada gerek Asuri-Süryani dernek temsilcileri gerek ise Belçikalı kurum yöneticileri hazır bulunarak, Türkiye’nin inkarcı politikaların çok güzel bir cevap verdiler.
-Bir ay sonra Soykırım Anıtı`nı Atina`da açacağız.Amerika ve İsveç, içinde çalışmalar yürütüyoruz.
-Türkiye sürekli barış ve demokrasiden bahsediyor. Bu samimi bir yaklaşım değil. Barış ve demokrasinin yolu 1915 soykırımını tanımaktan geçer. Türkiye`de mallarımıza el konulmuş, manastırlarımızın arazilerimi başakların elinde. Buda, soykırımın farklı bir şekilde devam ediyor.
-Kürt Özgürlük Hareketi`nden beklentilerimiz var. Bugün Türkiye`de barış havası esmektedir. Biz, Süryaniler, bu havanın kalıcı olmasını istiyoruz. Mezopotamya`da, Ermeniler, Süryaniler, Rumlar, Kürtler hep birlikte özgürce yaşamak istiyoruz. Biz Asuri-Süryani halkı olarak küçük bir grubuz. Onun için Kürt hareketinden beklentimiz, halkımızın bir statüye kavuşması ve bizim de sözcülüğümüzü yapmasıdır.
Başkan Türk Basınına Farklı Konuştu:
Süryaniler Soykırım Araştırmalar Merkezi Başkanı Sabri Atman Banneux Notre-Dame İbadet Merkezinde, Seyfo Center ve Belçika Süryani Enstitüsü tarafından dikilen Süryani Soykırım Anıtının açılış töreni sonrası Türk basınının sorularını cevapladı.
Açılış konuşmasında ajansların yer verdiği şekli ile Türkiye’ye yönelik daha keskin sözler sarfeden ayrıca ProKürd basın ajanslarına Türk devletinin inkarı bir politika izlediğinden şikayet ederek daha ziyade Kürt, Süryani kardeşliğine yönelik göndermelerde bulundu.
Sabri Atman Türk basın üyelerinin sorularına ise bu sefer sorunların çözüm merkezinin Ankara olduğunu ifade ederek daha yumuşak ve barışçıl cevaplar verdi..
Başkan Sabri Atman’ın açıklamalarından satır araları.
-Türkiye’de soykırım tartışmaları hâlâ bir tabu durumunda. Eskiden hiçbir şeyi konuşamıyorduk. Yurt dışında yaşayan Süryaniler bile büyük bir korku içersindeydiler.
-Bugün için artık Süryanilerin çocukları okuyor, kendilerini geliştiriyor, haklarını savunur hale geldiler. Onlar artık tarihleri ile ilgileniyor, bilgileniyorlar.
- 2013 yılı itibariyle Türkiye’de 72 bin Hristiyan kaldı. Bunun nedeni ise 1915’te 1 milyona yakın Ermeni ve 500 bin Süryani katliama uğradı. 98 sene önce yaşananları unutamıyoruz.
-80 ve 90’lı yıllarda başlatılan köy boşaltma operasyonlarından mağdur olduk. Evlerimizi, akrabalarımızı, doğup büyüdüğümüz ve binlerce yıldan bu yana sökün verdiğimiz kadim geleneklerimizi bırakıp dünyanın dört bir yanına dağıldık.
-Türkiye’de devam eden Barış Süreci’ni destekliyoruz, ancak sürecin dar bir döneme sıkışıp kaldığını görüyoruz.
-Sürecin içerisinde Süryaniler, Ermeniler ve hatta Rumlar’da olmalı. Süreç içerisinde bölgede bulunan tüm kimlikler temsil edilmelidir.
-Soykırım zihniyeti ile hesaplaşmayan bir toplum, tekrar aynı şeyleri yaşayabilir. Dersim, 6- 7 Eylül olayları, Maraş, Çorum, daha yakınlarda Sivas, hatta Uludereler yaşanır.
-Bu acıyı Türküyle, Kürdüyle, Süryanisiyle, Ermenisiyle Ankara’da çözülmelidir. Biz Türkiye’de yaşayan Türklerin de demokratik kurallar içerisinde yaşamasını talep ediyoruz. Hiç kimsenin burnu kanamasın. Ülkemizde insanlar öldürülmesin, barış dili hakim olsun. Sorunlar şiddetle değil, diyalogla çözülsün.