İzzet Dönmez Yazdı
İnsanoğlu yeryüzüne geldiği, hele büluğ çağına erdiği günden itibaren, hele ki kafası biraz çalışıyorsa, şu soruları mutlaka kendi kendine sorar.
-Yerküre ve evren niçin vardır?
-Biz, yani Ademoğlu niçin varız?
-Niçin ölümlü varlıklarız?
-Ölüm, herşeyin sonu mu?
Daha bir sürü delice sorular.
Kimi insan, sorularının cevabını dinde bulur, kafası rahat ve dingindir.
Kimi insan, bu sorulara cevap bulamaz.
Dini kendisi için yeterli bulmaz.
İnsanoğlunun ot gibi, böcek gibi yaratıldığını, ve yine ot gibi, böcek gibi yok olacağına inanır.
Ona göre ölümden sonra bir diriliş yoktur.
Onun için bu dünya nimetlerinden mümkün olduğu kadarı ile istifade edip, öldükten sonra da, toprak olup, gitmektir aslolan.
Bir başka grup insan var ve sayısı da hızla çoğalıyor.
Bu insan grubu şunu düşünüyor, insan, yeryüzüne tesadüfen gelmiş olamaz.
Akıllı tek canlı varlık, o da insandır.
Evren, tek başına, kusursuz olarak, tesadüfen yaratılmış olamaz ve bunun mutlaka bir yaratıcısı ve kurgulayıcısı vardır.
Ama o kimdir?
Bugünün dinleri ile bunu anlamamız mümkün değildir.
İnsanlığın geldiği bu çağda, Bugünün din anlayışı, bu soruların cevabını veremiyor.
Bu düşüncede olanlara da (Deist) deniyor.
İnsanı ottan, böcekten farksız gören Ateistlere karşı, birde "Bilinmezci" Deistler türedi.
Deistler " Yaratıcı var ama, biz onun kim olduğunu bilmiyoruz" diyorlar özetle.
Aslında, Ateisler, inkar ediyorlar ama yerine hiçbir şey koyamıyorlar.
Herşey`in tesadüfen olmuş olduğunu iddia etmeleri, onların sadece çaresizliğini ifade ediyor.
Hiçbir Ateist, Evren`i ve yaradılışı doğru kavrayıp, doğru izah edemiyor.
Kendilerince dahi olsa tutarlı bir iddia ortaya koyamıyorlar.
Deist`ler, bunun için onlardan ayrılıyorlar,
Onlar, onun için Kainat`ın mutlaka bir yaratıcısı olduğunu kabul ediyorlar.
Pekiii; Din`in burada hemen devreye girmesi gerekmez mi?
"İçinizde bulunduğunuz çaresizliğin çaresi benim" demesi gerekmez mi?
Bir zamanlar Fransa-İspanya sınırındaki Pirene dağlarına kadar İslam`ı taşıyan Müslümanlar’a ne oldu böyle?
İbni Rüşd`ü, Farabi`yi, İbni Sina`yı, İbni Cabir`i yetiştiren İslam`a ne oldu?
Müslüman`lar heyecanını niçin kaybetti?
Batı Rönesansı`na kaynaklık eden İslam`a ne oldu?
Herkes niçin ayrı telden çalar oldu?
Bu kadar yoksulluk, bu kadar sefalet, bu kadar yolsuzluk, bu kadar cahillik, bu kadar başıbozukluk var iken, İslam, yani Allah`ın dini ne işe yarar?
Sakızla, kıl ile, tüy ile uğraşan Müslüman`dan hayır gelir mi?
Komşusu aç iken, yatağa giren zengin Müslüman, her yıl Hacca gitse, üç ay da bir Umre`ye gitse, beş vakit namazını, evinde değil de, camide kılsa.
Yüzündeki kılları upuzun uzatsa Arabistan coğrafyasına özgü ve sıcağa karşı zorunlu olan sarık sarsa başına, yine Arabistan sıcağına özgü ve zorunlu cüppe giyse sırtına İslam`ın esas meselesi olan "Tebliğ`" çare olur mu?
Müslüman hiç düşündü mü?
Osmanlı Şehzade`leri daha 12-13 yaşlarında çocuk iken Arapça ve Farsça dillerini mükemmel öğrenirken Latince, Sırpça, Yunanca dillerini de mükemmelen niçin öğreniyorlardı?
Cevabın var mı bu soruya?
7 yıl İmam-Hatip`te 5 yılda İlahiyat`ta okuttuğun ve diploma verdiğin insanların bir teki Arapça öğrenebiliyor mu?
Bir teki Farsça, sadece bir selamlama konuşması yapacak kadar bilgileri var mı?
Tebliğ yapacak ya; Frenk dillerinden bir tanesi, doğruca öğretiliyor mu?
Kur`an`ın ilk emri "Oku" her fırsatta bu emri dilimize dolar dururuz.
6236 ayetin ilk emri niçin "Oku"dur?.
% 98`nin okuma yazma bilmediği Bedevi Araplar’a hitaben niçin "Oku" emri verilmiştir?
Şimdi o Arap`ları beğenmiyoruz ya O Arapların Bağdat`ındaki kütüphanelerinde onbinlerce kitap bulunuyordu.
Hülagu`nun yaktırdığı ve Fırat`ın sularına attığı o Araplar, Avrupa`nın öteki ucunu tam 781 yıl yönettiler.
Bugünkü yeryüzünün en büyük uygarlığının temeli İber Yarımadası`nda atıldı Arap`lar tarafından Batı Rönesansı`nın kaynağı beğenmediğiniz Müslüman Arap`lardır.
20. yüzyılın başlarına kadar, Avrupa Üniversiteleri`nde Endülüs Müslüman Alimlerinin kitapları okutuldu.
Osmanlı Padişahları, kendisini ziyarete , hem Doğu`dan ve hem Batı`dan gelen elçilerle, kendi dillerinden konuşurdu.
Bir medeniyet dili olan Farsça`da Divan yazacak kadar bilgili idi senin Hünkar`ın Doğu`dan Endülüs, Batı`dan Osmanlı sıkıştırmıştı bütün Frengistan`ı.
Şimdi onlar dibimize kadar geldi.
Yetmedi içimize girdiler.
Daha da yetmedi içimizden birileri gibi oldular.
Bizi, bize vurdurmakla bizi, bize kırdırmakla meşguller.
Yüzümüzdeki kılları uzatınca bıyık boylarını ayara alınca kıçımıza giydiğimiz donun genişliğini ayarlayınca Müslümanlık görevimiz bitmiş mi oluyor?
Şimdi Orta Doğu`da birbirimizi kırıyoruz.
Ne için?
İsrail için.
Kaybettiğimiz her toprağa, yarın İsrail gelip oturacak.
Yarın, hem de çok kısa zaman sonra İsrail komşumuz olacak.
İşyerinin bitişiğinde ki camide cuma namazı kılmayıp ta, gayrimeşru mekanlarda sözde cuma kılanlara sesleniyorum.
Hepiniz şeytana asker yazılmışsınız.
Hepiniz İsrail`in bedavalığına askerisiniz.
Bir başınızda Hahamınız eksik.
Daha ne diyeyim ki!