Yazan:Sevim Ünal
Türkiye’ye ne zaman gitsem önümde uçsuz bucaksız ufuklar açılır. Önce denizi görür gözüm ardından mavi gökyüzüne asılı duran berrak bulutları. Yeşili,sarıyı, güneşin gölgesindeki figürleri izlerim. Bu coğrafyada yaşayan sanatçı arkadaşlarımın ‘ne şanslı’ olduklarını düşünürüm. Her deryada bir dinginlik ve o deryada yaşayan sanatçılar, eserleri, kişilikleri, hayata bakışları.
Yolum Foçay’a düştü bu yaz. Eski Foça. Mimar ve ressam olan sevgili arkadaşım Fevzi Yavuz’u atölyesinde ziyaret etmek, onun engin denizinde resme kulaç atmak, onun güneşini tanımak tuallerinde ve ardından daha ötelere süreye gitmek.
Daha ötesi Sali Turan’dı.
Fevzi Yavuz’un arkadaşı olarak tandım kendisini. Duayen bir ressam. Sert bakan iki göz.
Bir restorantın bahçe masasında, kör karanlığın ay ile yarılan kısmındayız. Konumuz sanat.
‘Sen beni tanımazsın çocuk’diyor Sali. Kelimeler adeta birer iri çakıl taşı sertliğinde çıkıyor dudaklarından. Gözleri şimşek çakıyor. Beni duymuyor. Varlığının engin derinliğine dalmış bir ressam
Sali’yi anlatan bir bilgin var karşımda. Beraberinde getirmiş olduğu kalın kataloğlar yapmış olduğu sergilere dair. Tutup birisini ve belli bir resmi açıp gösteriyor. ‘Bu ülkede anlaşılmak zor’diyor.
Alıp bakıyorum kataloğlara. Dipsiz bir kuyu misali derin olan bu insanı tanımaya kataloğlar yetmiyor.
Hilmi Yavuz ise onu şöyle betimlemiş.
Sali Turan, Şey’leri önce renk’e dönüştürüyor, sonra bir araya getiriyor onları
Yanlış anlaşılmasın: İzlenimci değil Sali: Şey’leri boyamıyor o: Renk’e dönüştürüyor!
Bir bakıma Sali’nin yolculuğu, felsefi bir yolculktur. Bir gezip-dolaşma’dır bu, nereye varacağı, nerelere çıkacağı bilinmeyen! Bazen antik kentlerin ruhunda yapılan bir gezi-dolaşma; bazen, Kinidos Kralı’nın ‘tükeniş seyrinde’ olan ruhunda!
Heidegger’in deyişi ile, Düşünülemez olanın altında gezip dolaşma! Sali’nin bu ‘müthiş yolculuk’u bir ‘seyir’dir’ elbet.
Resim de bir ‘seyir defteri’.
Dünyanın ruhu’na doğru seyrediyor Sali.....
Belki Hilmi Yavuz’un Sali’ye dair anlatımı onun hem resimlerini hem de kişiliğini anlamamız için bir ip ucu veriyordur.
Kanımca; Sali Turan- Sali ‘h’ harfini isminden atarak ismine ve kendisine daha fazla özgürlük katmayı düşünerek başlamış kendisini oluşturmaya. Sert mizacında sevecen bir kişilik gizlemeyi çok iyi başaran bu sanatçımızın değerini sözcükler anlatamıyor. Yalnızca Türkiye’nin değeri olmak yetmiyor ona. Dünya’daki yerini alma vakti gelmiş de geçiyor bu değerli sanatçının.. O yüzden yazımı onun güzel dizeleriyle bitirmeden Bedri Koraman’ın Sali Turan’a dair bir dizesini eklemek istiyorum. Şöyle diyor Bedri Koraman ‘Bu Sali deli eder adamı!,
Hayatımda,
sevgililerimden çok,
Resimlerimi kıskandım.
Kadınlar terk etti beni,
Resimlerim ise beni anlatmak için gittiler. (Sali Turan)