İlhan KARAÇAY Yazdı:
Hollanda parlamentosu savcı rolü üstlenip, Türk temsilcileri sorguladı..
Türkiye’de yaşanan 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında, ‘Gülenci-Erdoğancı’ ayrımı yaparak Türkler’i yargılamaya başlayan Hollanda medyası ve politikacıları, konuyu daha da sulandırarak, bu kez Türk Sivil Toplum Kuruluşları’nın temsilcilerini sorgudan geçirdiler.
Sorgulamayı, sözüm ona demokratik bir şekilde yaptıklarını ortaya sermek için, çeşitli partilerden bir komisyon oluşturan Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve Hollanda Parlamentosu Başkanlığı, önce ‘Bilirkişi’ olarak saydığı, Türkiye’ye sempati ile bakmayan ve sürekli eleştiren kişileri medya önünde dinledi.
Bu kişiler tabii ki, Türkiye aleyhindeki söylemlerini sürdürme fırsatı buldular.
Daha sonra bir başka oturumda, Türk Sivil Toplum Kuruluşlarının temsilcilerini adeta sorgudan geçiren komisyon, Türk temsilcilerin verdikleri beyanatlar karşısında şaşkına uğradılar.
Komisyonu şaşkına uğratan Türk temsilcilerden Ejder Köse, Ayhan Tonca ve Ülkü Öğüt, verdikleri ifadeler ile derslerine iyi çalışmış olduklarını gösterdiler ve sorgulamaya damgalarını vurdular.
Türkiye’de yaşanan 15 Temmuz darbe girişiminin, Hollanda Türk toplumu üzerindeki etkilerinin neler olduğunu anlamaya çalışan Parlamento Komisyonu’nda, iki Türk parlamenter de yer almıştı.
Bu parlamenterlerden biri Sosyalist Partili ve Kürt asıllı Sadet Karabulut, diğeri de İşçi Partisi’nden istifa ederek, kurdukları DENK Partisi ile yoluna devam eden Selçuk Öztürk’tü.
Sadet Karabulut’un Türkiye aleyhtarlığı her haliyle göze çarpıyordu. Selçuk Öztürk ise, meslektaşlarının kendisine ‘Erdoğancı’ gözüyle baktıklarını bilerek komisyonda yer aldı ve sağlıklı bilgiler almak için sorular yöneltti.
Komisyon’un sabahki oturumunda, kendilerini Türk devleti tarafından baskı altında hisseden ve kendilerini ‘mağdur’ olarak kabul eden kuruluşların temsilcileri dinlendi.
Öğleden sonraki oturumda ise Türkiye’ye bağlılıkları sıcak olan kuruluşların temsilcileri dinlendi.
İlk dinlenen kişi, Gülenciler’in başı olarak kabul edilen, Zaman Vandaag Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Cerit oldu. Mehmet Cerit, ‘Ben bir Gülenci’yim. Bu bir sır değil. Benim gazetem Hizmet sempatizanları tarafından kurulmuştur. Biz insan hakları, demokrasi ve hürriyetin İslam perspektifindeniz.’ diye başladığı konuşmasında,Türkiye’de önce Kürtlerin ve Alevilerin düşman kabul edildiğini, şimdi de sırada Gülenciler’in olduğunu belirtti. Gazetelerinin Türkiye’deki versiyonunun hükümet tarafından kapatıldığını belirten Cerit, kendilerine karşı bir cadı avı uygulandığını ve Hollanda’daki Türk organizasyonlarının da bu cadı avına katılma mecburiyeti hissettiklerini söyledi.
YÜKSEL ÇEVİK
Sabahki oturumun ikinci konuşmacısı, Alevi organizasyonu HAKDER temsilcisi Yüksel Çevik oldu. Yüksel Çevik, kendilerinin asırlar boyu Türkiye içinde ve İslam dünyasında baskıya maruz kaldıklarını belirttikten sonra, darbe girişimi için, ‘Bizim camiamız bu gibi girişimlere karşı çok duyarlıdır’ dedi. Hollanda’daki Türk nüfusunun yüzde 30’unun Alevi olduğunu belirten Çevik, ‘Bizim dini inancımızda başta hümanizm ve kadın erkek eşitliği önde gelir. Hollanda’da kendimizi özgür hissediyoruz.’ dedi.
KENO AHMED
Aynı tondaki laflar Kürt organizasyonu DEMNED temsilcisi Keno Ahmed’ten de çıktı. Keno Ahmed, Kürtler ile Aleviler’in aynı kaderi paylaştıklarını ve kendilerini hep baskı altında hissettiklerini söyledi. Gülen ile Erdoğan’ın üç yıl öncesine kadar çok iyi dostlar olduklarını belirten Ahmed, şimdi de Gülenciler’in baskı altında olduklarını söyledi.
MUSTAFA AYRANCI
Hollanda Türkiyeli İşçiler Birliği HTİB Başkanı Mustafa Ayrancı da sabah oturumunda dinlenenler arasındaydı. Mustafa Ayrancı, Türk hükümeti tarafından başlatılan cadı avının kontrolsuz bir şekilde yapıldığını ve kurunun yanında yaşın da yandığını belirtti ve hükümetin darbe girişimini fırsat bilerek antidemokratik işlemleri abarttığını söyledi.
Hollanda Parlamento Başkanlığı’nın düzenlediği sorgulama oturumunun ilk bölümünde Türkiye karşıtı temsilciler konuştular. Bunların arasında bir Ermeni temsilci de vardı. Ermeni temsilcinin neler dediğini, objektif gazetecilik şiarımdan ödün vererek söz etmeyeceğim. Çünkü, zırvalarla moralinizi bozmak istemiyorum.
AYHAN TONCA
Komisyon’un sorguya çektiği Ayhan Tonca, Hollanda Diyanet Vakfı üyesi olarak verdiği yanıtlar ile, Hollandalılar’ın konuyu kavrayamadıklarını ortaya serdi.
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı’nın Hollanda temsilcisi olan Avukat Ejder Köse, Komisyon karşısında verdiği ifadelerle hukuk dersi verdi.
Turks Nederlands Tegengulid (Türk Hollanda Karşıt Ses) temsilcisi Ülkü Ögüt de verdiği çarpıcı ifadeler ile komisyon üyelerini şaşırttı.
Ayhan Tonca, Hollanda’da Diyanet’e bağlı 144 camide görev yapan imamların Türkiye’den maaş aldıkları ve Türk hükümeti adına ispiyonculuk yaptıkları iddiasına verdiği yanıtta,’ İmamların maaşlarının Türkiye’den geldiği doğrudur. Bunda şaşılacak bir durum yoktur. Hollanda devleti kiliselere para katkısından bulunmuyor ama, İtalya, Belçika ve Yunanistan gibi ülkeler kiliselere yardım yapıyor. Kaldı ki şahsen ben, 2004 yılında Hollanda hükümetine bir teklifte bulunmuş ve imamların Hollanda’da yetiştirilmesi için Akademik bir altyapı oluşturulmasını istemiştim. Ama Hollanda devleti bu isteğime karşı duyarsız kaldı. Bu gerçekleşseydi, camilerdeki imamlar Hollanda kültürü ile yetişmiş kişilerden oluşacaktı. Böylece de sizlerdeki, ‘Bu imamlar Ankara’nın uzun kolu’ istifhamı ortadan kalkacaktı. Bu imamlar burada sadece dini hizmet yapıyorlar. Hiçbir imam siyasi görüş belirtmiyor. Varsa bir bildiğiniz, bunu bize kanıtlarıyla bildiriniz.’ dedi.
Ayhan Tonca ayrıca, ‘Sizler, ırkçı parti PVV ile işbirliği yapmak istemediğinizi belirtiyorsunuz ama, bu ırkçı parti ne isterse onu da yapıyorsunuz’ şeklinde sert bir suçlamada bulundu.
EJDER KÖSE
Hollanda’da avukatlık yapan ve Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı’na üye olarak seçilen Ejder Köse de dinlenen (sorguya çekilenler) arasındaydı.
Ejder Köse’ye Ankara’nın Hollanda’daki uzun kolu olarak bakılıyordu. Parlamento Komisyonu’ndakilerin de bu düşünce içinde oldukları her hallerinden belli oluyordu.
‘Sizin Ankara’daki Türk Diasporası Danışma Kurulu’nda ne iş yapıyorsunuz ve bu Kurul’un amacı nedir?’ şeklindeki soru bile, komisyon üyelerinin peşin hükümlülüğünü ortaya seriyordu.
Ama Ejder Köse bu sorudan irkilmedi ve çok rahat bir şekilde yanıt verdi: ‘Benim Hollanda Temsilcisi olarak üyesi olduğum Ankara’daki Kurul, yurtdışında yaşayan Türkler’in, anavatana yönelik sorunlarının çözümü ile uğraşıyor.’
Köse’nin bu yanıtı ile tatmin olmayan ve bu Kurul’u ‘Ankara’nın uzun kolu’ olarak gören komisyondakiler, ‘Bize örnek verebilir misin?’ diye sordular. Ejder Köse de ‘Tabii ki bir değil pek çok örnek verebilirim’ dedi ve anlatmaya başladı: ‘Yurtdışındaki Türklerin askerlik sorunları vardı. Bedelli askerlik için 10 bin euro ödemek mecburiyetinde kalan Türk gençleri zor durumdaydı. Avrupa’nın da içinde bulunduğu ekonomik kriz içinde bu meblağı ödemek çok zordu. Türk gençleri yurttaşlıktan çıkma ile karşı karşıya kalmışlardı. İşte biz bunu dile getirdik ve askerlik bedeli yarı yarıya düştü. Ayrıca kısa da olsa askere gitme şartı kalktı.’
Köse’nin bu berrak açıklaması bile komisyondakileri memnun etmedi ve bir üye, ‘Vatandaşlıktan çıksalar ne olur ki?’ diye sordu. Ejder Köse bu tepkiye çok kızdı ve gülerek, ‘Sizin vatandaşlık duygunuz olmayabilir. Ama biz Türkler, Hollanda vatandaşlığını seçmiş olsak bile, anavatan ile bağlarımızı koparmayız ve vatandaşlığımıza kutsal olarak yaklaşırız.’ dedi.
Köse, komisyondakilerin memnun olmayan suratlarına bakarak ‘Size bir örnek daha vereyim: Türkiye’ye tatile giden Türkler, beraberlerinde götürdükleri otomobilleri altı ay Türkiye’de tutabiliyorlardı. Biz bunu da gündeme getirdik ve bu süreyi iki yıla çıkardık. Görüyorsunuz ki, sizin ‘Ankara’nın uzun kolu’ diye nitelediğiniz oluşumlar, yurtdışındaki Türkler’in anavatan ile ilişkilerindeki pürüzleri ortadan kaldırıyor. Ama siz, bizim de parlamentoda temsilcimiz olan sizler, bizim buradaki sorunlarımızı bir kenara atıyor ve sadece siyasi konular ile gündemi meşgul ediyorsunuz.’ dedi.
Ejder Köse, komisyon üyelerinin, ‘Türkiye’deki darbe girişimine ve sonrasına nasıl bakıyorsunuz’ şeklindeki soruya da şu yanıtı verdi: ‘Darbe girişiminin ertesi günü siz parlamenterler hemen twitler atmaya başladınız. Bu twitlerde yaşananların cididdiyetine değil, Erdoğan’ın beyanatlarına yer verdiniz ve sokaklara dökülen Türkler’in ellerindeki Türk bayraklarına takıldınız. Türk bayrağı taşımanın ne zararı var ki. Bakın Size birkaç örnek fotoğraf göstereyim. Bu fotoğraf, PKK’lılar’ın Lahey Büyükelçiliğimiz önünde yapılan gösteriden çekidi. Bu fotoğrafta PKK bayrağı var. Terör örgütü olarak tanıdığınız bir topluluğun elindeki bu bayrak sizi rahatsız etmedi de, Türk bayrağı mı rahatsız etti? Bakın bu fotoğraf da İsrailliler’in gösterisinde çekilmiş. Bu fotoğrafta da İsrail bayrakları var. Bu bayraklar sizi rahatsız etmiyor da, Türk bayrağı mı rahatsız ediyor?
ÜLKÜ ÖĞÜT
Hollanda’da ‘Karşıt Görüş’ olarak iyi işlere imza atmış olan kuruluşun temsilcisi Ülkü Öğüt, daha önce yapılan bir araştırma sonucunda, Türk gençlerinin çoğunun IŞİD sempatizanı olduğu iddiasını çürüten bir başka araştırma ile gündeme oturmuştu.
Sosyal İşler ve Çalışma Bakanı Lodewijk Asscher’ın talimatı ile Motivaction tarafından yapılan araştırmada, Türk gençlerinin yüzde 90’ının IŞİD’i desteklediğini iddia ilan edilmişti.
Bu araştırmanın açıklanmasından sonra harekete geçen Turks Nederlands Tegengeluid kurucularından Ülkü Öğüt, kendilerinin yaptırdıkları bir başka araştırma sonucunda, Türk gençlerinin hiç de IŞİD sempatizanı olmadığı sonucunu elde ettiklerini söyledi.
Komisyon üyelerinin Öğüt’e yönelttikleri sorularda, Hollanda’daki Türk gençlerinin, Türkiye’de yaşanan olaylardan sonra, Hollanda toplumuna sırtlarını dönüp dönmediklerine cevap aradılar
Öğüt, kendisi gibi diğer Türk gençlerinin de Hollanda’da doğup büyüdüklerini ve bu ülkede yaşamlarını sürdürdüklerini ifade etti. Bu gençlerin ana sorunlarının Türkiye olmadığına değinen Öğüt şöyle devam etti:
‘Hollanda’da 3’üncü nesil Türkler olarak halen ikinci sınıf vatandaş muamelesi göüyoruz İş başvurularımızda yapılan mülakatlarda, ‘Erdoğancı mısın ?’ gibi sorularla karşılaşıyoruz. Öncelikle sizlerin bizi kabul edip bu topluma birlikte katılım sağlayabilmemizin altyapısını hazırlayamadığınız sürece, bizler de kendimizi sürekli ‘Hollandalı’ değil, ‘Hollandalı Türk’ olarak adlandırmak zorunda kalacağız. Bize dayattığınız yalan yanlış yakıştırmalardan dolayı bizler kendimizi savunmak zorunda kalıyoruz ve bugün de aynen burada size karşı sanki hesap veriyormuşuz gibi sorgulanıyoruz. Biz bu ülkenin geleceğiyiz. Bu ülke için güzel şeyler yapıyor ve iyi yerlerdeyiz. Bunları da görmezden gelemezsiniz. Artık entegrasyon sorunu yok, sizin kabullenme sorununuz var”.
Sorgulamada, Rotterdam İslam Üniversitesi’nden Ertuğrul Gökçekuyu, Hollanda Milli Görüş Teşkilatı’ndan Yusuf Altuntaş da kendi görüşlerini anlattılar.